TAHİR ÜNAL ANGÜN’den

Tarih : 06 AĞUSTOS 2017
Ya VEDUD Hazretleri HATIRAMA girmeden önce..
MANEVİ ELLER konusunda kısa bilgi vermek istiyorum.
Olayın olduğu sene : 1991 senesi
Önce MÜSAADENİZLE ..
MANEVİ ELLER olayına değineyim.
ADIM : Tahir ÜNAL ANGÜN .
Tekirdağ ( SARAY ) 1948 doğumluyum..
Makina Yüksek Mühendisiyim .
Vücudumuz.. MADDE beden.
Ruhumuz … MANA ( MANEVİ ) beden..
Rahmetli ANNEM bana 1967 senesinde “MANEVİ ELLERDEN “ bahsetti…
Kendisi Hakikaten ..Çok ihlaslı.. İnançlı ..Muhteşem haller yaşayan NURLU bir kadın idi.
Hayalimizde .. Gözlerimizi kapayarak ELLERİMİZ ile bir şeyi kaldırdığımızı.. Aldığımızı.. düşünebiliriz. ..Pek çok şeyler hayal edebiliriz..Birde İhlas ve İnanç olmalı .. Temiz düşünce şart….Taa içinin içinden yapacaksın diye söylerdi….
Bu hususta kendi manevi ellerim ile vücudumda bazı CİLT rahatsızlıklarımın geçtiğini birebir yaşadım….MANEVİ ELLER konusu çok hoşuma gitti..
Uygulamalarda aklıma geldikçe ..
İhtiyacım olduğunda istifade ettim ve ediyorum..
Sene : 1988 Okuduğum..UHREVİ MENKİBELER kitabında ..
“ Kitapta yazılanlara göre aktarıyorum.. “
YA VEDUD isminde bir Zat konu edilmiş idi…
OSMANLI ordusu Eski ismi ile.. ( Konstantınopolis ) ..( İstanbul ) u ele geçirmek için. Şimdiki TOPKAPI SURLARININ oraya geliyorlar..Atılan Top gülleleri .. Surlara çarpıyor fakat TESİR etmiyor. Surlar yıkılmıyor..GÜLLELER hiçbir işe yaramıyor..
FATİH SULTAN MEHMET bu olaya şaşırıyor.. AKŞEMSEDDİN Hz.’ne ..danışıyor.
“ HOCAM bu işte bir tuhaflık var.. TOP GÜLLELERİ surlara vuruyor ama.. tesir etmiyor deyince “.
Hocası “ AKŞEMSEDDİN Hz’ de .. Evladım..SURLARIN arkasında .. ALLAH’IN sevdiği kullarından bir zat var…ADI “YA VEDUD “.Bu Zat .Görünmeyen MANEVİ elleri ile TOP Güllelerini tutuyor.. Tutarkende .. “ALLAH’ ım sen benim Rum’ cuklarımı koru diye dua ediyor . Senin İSTANBUL’U Fethetmen bu durumnda zor diyor…
Fatih Sultan Mehmet . “YA VEDUD “ ismindeki zatın Özelliğini soruyor.
AKŞEMSEDDİN .. “ Kendisi tek başına ÇOK BÜYÜK zikir ehli diyor “.
Bunun üzerine FATİH SULTAN MEHMET …
“HOCAM.. bizlerde ZİKİR HALKASI oluşturalım..YA VEDUD’ dun ZİKRİNİ bastıralım diyor.”
Ama .. yine olmuyor.. ZİKİR HALKASI yapmalarına ve DUA etmelerine rağmen .. Mümkün olmuyor…. Bunu üzerine .. Yine kitapta yazılana göre .. yazıyorum.. FATİH SULTAN MEHMET “ İki Rekat Namaz Kılıyor.. “ALLAH’ım Ya benim Canımı AL… Yada YA VEDUD kulunun “ diye dua ve niyazda bulunuyor.. “AKŞEMSEDDİN Hz ..Sultan MEHMET’e.. Bekleyelim KIRK güne kadar ..YA VEDUD ya bize katılır ..yada Ruhunu hakka teslim eder. Diyor….
KIRKINCI gün doluyor… AKŞEMSEDDİN Hz … SULTAN MEHMET’e .. oğlum.. “YA VEDUD Ruhunu Hakka teslim etti.. SEN İSTANBUL’U fethedebilirsin .diyor.
Tarih : 29 Mayıs 1453 Günlerden CUMA ..
O gün atılan gülleler ..SURLARI DEVİRİYOR.. İSTANBUL FETHEDİLİYOR….
Yine kitapta yazılana göre AYASOFYA kilisesinde CUMA NAMAZI kılınıyor..
Namaz bitip dışarıya çıkınca .. bakıyorlar ki.. Bahçede bir tabut var.. MÜSLÜMAN TABUTU . .. AKŞEMSEDDİN Hz ..SULTAN FATİH’e .. YA VEDUD’un tabutu olduğunu söylüyor..
Cenaze namazı kılınıyor.
Cemaat tabutu almaya teşebbüs ediyor. Ama mümkün olmuyor.. İşte burada enteresanlıklar başlıyor.. Tabut görünmeyen eller tarafından kaldırılıyor. Yine görünmeyen eller tarafından taşınarak.. şimdiki SİRKECİ sahiline getiriliyor.…Görünmeyen eller tarafından bir kayığa konuluyor. Kayığın kürekleri yine görünmeyen eller tarafından çekiliyor.. ve YA VEDUD isimli.. ZAT .. Görünmeyen Eller tarafından defnediliyor….
MENKİBELER kitabında yazılı olanları sizler ile paylaştım…
İşte ben bu menkibeyi okuyunca OLTAYA takılmış BALIK gibi oldum..Bu GÖRÜNMEYEN ELLER iyice kafama takıldı.
YA VEDUD Kabrini Arayayım Dedim..Ve aramaya başladım..
FAKAT Hiçbir kitapta .. Adres bulamadık. Çok araştırdık. .. Sahaflarda bile aradık.
İstanbul’ daki Türbelerin isimleri arasında da bulamadık..Belkide yazılması unutulmuş olabilr idi.
Bu senelerde BEN İZMİT ‘te kendi işimde çalışıyor idim. Evimde İZMİT ‘te idi..
Düşündüm ki.. SİRKECİDEN kalkan kayık önce KARAKÖY tarafına gidebilir . Veya KADIKÖY tarafına gider ..
Tam 3 sene boyunca KARAKÖY’ den.. SARIYER TELLİ BABAYA kadar dolaştım..
ANADOLU yakası sahillerini taradım ama yerini bulamadım..
Ama kayık sahilde duruyor diye yazıldığı için bende sahile yakın yerleri taradım..
Artık nerede ise pes ettim…derken ..3 sene sonra ….
BİR GÜN Tekrar İSTANBUL’ a gidip aramaya devam etmek istedim..
SENE : 26 HAZİRAN 1991 Günlerden : ÇARŞAMBA …
İşyerimde ; USTA kadrosunda çalışan .saf ve temiz kalpli HASAN SOĞUKPINAR ismindeki kardeşime. “HASAN haydi İSTANBUL’ a gidiyoruz ! “..dedim .. Oda TAKIM ÇANTASINI alayım mı dedi. ? Hayır alma “ YA VEDUD HZ’ni aramaya gideceğiz dedim.”
ÜNAL BEY… 3 sene aradın.. Bulamadın KAFAYIMI YEDİN ! deyince ..
Haydi atla arabaya bin ‘….fazla konuşma gidiyoruz dedim..
“İZMİT İÇİNDEN “ Taa .. İSTANBUL ALİ SAMİ YEN STADININ yanına kadar hiç aralıksız.. Ezberimden YASİNİ ŞERİF okudum..AMA nerede ise BALON gibi şiştim.. ARABAMIN camını açarak camdan dışarıya öyle bir bağırdım ki.. GÖREN DELİ diyebilir.. Araba gürültüsünden duyan yok tabiî ki.. Zaten buraya niçin geldiğimi , nereye gideceğimi dahi bilmiyordum ki… Sadece direksiyonu sallıyordum..
ARABANIN CAMINI AÇARAK …ŞÖYLE BAĞIRDIM..
“YA VEDUD HAZRETLERİİİİİİİİİİİİ …
SENİN İSMİNİ KİTAPLARDAN ÖĞRENDİM…
3 SENEDİR SENİ ARIYORUM…
BEN EVLİYA FİLAN DEĞİLİM SENİ BULAMADIM…
EĞER SEN GERÇEK EVLİYA İSEN…
GELDE BU SEFER ….SEN BENİ BUL .. ! “
BENİ BULURSAN ……….SEN GERÇEK EVLİYALARDANSIN …
YOKSA DEĞİLSİN ! .
,Diye avazım çıktığınca bağırdım …
Gerçekten 3 sene yorulmuş idim…
Vallahi nereye gittiğimizide bilmiyordum ki..! .. DOLAŞ ALLAH ! … DOLAŞ ..
Karaköyden SARIYERE kadar dolaştım.. YOK.YOK.YOK.
Anadolu yakası sahilinden KARADENİZ sahiline kadar dolaştım. YOK.YOK.YOK.
“HASAN bu sefer HALİÇ köprüsünün oradan…sirkeci TARAFINA SAPALIM….
Ben bu işlerden anlamam .ama “ YAVEDUD gerçekten böyle bir zat ise …
Gelip BİZİ bulsun..
Kimin kim olduğu..Belli değil..Kimisi sahte .. kimisi yanlış vs.. vs. dedim..” Artık bu sefer son .. Vallahi Yoruldum artık dedim …
Zaten camdan dışarı AVAZIM ÇIKTIĞINCA bağırdığım için ..
Rahatlamıştım. Ayrıca KENDİMİ Sönmüş balon gibi RAHAT hissettim.
OFF BE ! .. İçim boşaldı dedim…
Arabayı sürmeye devam ettim.. Zaten nereye değil meçhule direksiyon sallıyor idim ki…Haliç köprüsünün altından SİRKECİ tarafına doğru dönünce . Tam köprünün altında o zamana kadar dikkatimi çekmeyen çok eski bir mescid gördüm..
Dışı oldukça yıpranmış.. Boyaları hayli dökük idi.. ( İleride yazacağım.. Bu mescid senelerdir. Sadece CUMA NAMAZI için açılıyor imiş. Hafta içi namaz ibadetine açık değilmiş. Zaten mescidin içide oldukça bakımsız idi. ).. Bu mescid çok ilgimi çekti.. çünkü Bende Büyük Bir Elektriklenme Oldu…
“HASAN . Burası benim ilgimi çekti..Burasının YA VEDUD ile ilgisi var gibi geliyor ..
Bende bir elektriklenme oldu dedim…..EVET EVET
Çünkü Maalesef Değerli kişilere. değer vermeyiz…Benim düşüncem bu dedim.
O sırada Minareden SİYAH cübbeli bir kişi EZAN okuyor idi.
HASAN ben İKİNDİ namazına gireyim. Namaz abdestim var dedim.
HASAN Kardeşimde BENDE ABDEST alıp gelirim dedi..
Arabamı park ettim. Ancak mescidin kapısını bulamadım..
Mescidin kapısını bulmakta zorlandım. Şimdi asfalt yol çalışmaları yapılmış seviye yükselmiş tam trafik yolunun kenarında kapı gördüm..
Şimdi 30 ila 40 santim kadar kapı üstü görülüyor.. İşte bu kapıdan girdim..Ama içeride.. Çimento ,kireç torbaları.. Kürek.. Mala. .. İnşaat malzemeleri..Devrilmiş.. Kırık sandalyeler , Rahleler dolu..idi..Buraya cemaatin gelmesi mümkün değil idi. ..
Ama bir kişi EZAN okumuş idi.. Muhakkak bir yol olacak dedim..
Baktım Yukarı doğru ahşap dönerli bir merdiven var. Basamaklardan çıktım ama gıcırdıyor.
İçeriye en nihayet girdim …
İçeride sadece MİHRAPTA ezan okuyan SİYAH CÜBBELİ kişi var idi. Tam arkasına geldim.
Bekliyorum. Gelirken yer döşeme ahşaplarıda çok gıcırdamış idi. Hoca sağına soluna namaz selamı verdi.
Hocam dedim.. SÜNNET Mİ ? FARZ MI ?
HOCA ….Bana KAMET getir dedi.
KAMET okudum… Demek ki.. SÜNNETİ kılmış Bende farza YETİŞMİŞ İDİM..
İkindi namazının Üçüncü rekatına kalktık..HASAN Kardeş koşarak geldi..
Tabii döşemeler yine gıcırdayarak ötüyor..
Namaz bitti..tesbihlerimizi çektik.
AYAĞA kalktık.. VEDALAŞACAĞIZ.
HOCA “ Bazı şeyler soracağım. Bekleyin SİZLERİ SALMAYACAĞIM “ dedi.
Buyrun HOCAM sorun dedim.
Nereden geliyorsunuz .. ? …dedi. İZMİT ‘ten dedim.
Ne maksat ile geldiniz ? ……..dedi. Geziyoruz dedim..
Tamam ama gezmekteki ESAS AMACINIZ nedir ? ….dedi…..
HOCAM açıkçası söyleyeyim..
Bu mescid .. Ruhen ilgimi çekti..
BEN YA VEDUD Hazretlerinin KABRİNİ arıyorum deyince…

İŞTE O ANDA OLANLAR OLDU…
Hocanın Rengi değişti.. Titremeye başladı.. ..Gözleri yaşardı.. Bizlere sarıldı…
Ağlıyarak…
Bizi mescidin camına götürdü. Ve eli ile KÖPRÜ altında bir kabri titrek elleri ile göstererek..
ARADIĞINIZ “YA VEDUD Hazretlerinin KABRİ orada deyince.
Bu sefer Bizlerde ağlamaya ..titremeye başladık.. Tüylerimiz diken diken oldu …
Müthiş BİR OLAY İDİ..
HOCA “ Şimdi sizler beni iyi dinleyiniz ! “.. dedi..
“Ben bu mescidin 20 yıllık Hocasıyım.. Burası sadece CUMA günleri CUMA NAMAZI için açılır . Diğer günler kapalıdır. Zaten tamir ettirmeye çalışıyorum.. Şu anda kullanılmıyor bile Evimde buradan 4 kilometre ötede UNKAPANI köprüsüne yakın oturuyorum.. Öğlende KIZLARA kuran dersi verdim.. Yemeğimi yedim..Uyudum… UYKUMDA 20 senedir ilk defa . “YA VEDUD Hazretlerini gördüm. Beni uyandırdı.. HOCAM acele et… KALK ! …Hemen Taksiye bin MESCİDİ aç… İKİ MİSAFİRİM geliyor. Onları BÜTÜN gün ağırlayacaksın “diye talimat verdi. Dedi….
Büyük bir heyecan ile ve titreyerek , korkarak . Büyük bir Heyecan ile Taksiye bindim..Acele ile mescide geldim..20 senedir ilk defa CUMA günü haricinde burasını açtım Bu günde günlerden ÇARŞAMBA idi. . Mescidi açtım ama Mescid te.. Kimse yok idi.. Ezanı MUHAMMEDİYİ okudum.Mescide indim. Kimse yok idi.
Namaza durdum.
MESCİDTE Tek başıma namaz kılıyorum diye irkildim….
Namaz kılarken bir kişilik ayak sesi duydum irkildim ..Ama ikinci kişininde ayak seslerini duyunca VALLAHİ öyle heyecanlandım ki. korkudan öleceğim. zannettim..Kalbim heyecandan ve korkudan yerinden fırlayacak gibi oldu… Çünkü önüme bakıyorum.. Arkamda iki kişiye ait ayak sesleri duyuyorum..
Sizlerin …Sayenizde YA VEDUD Hazretlerini 20 SENE sonra görmek bana nasib oldu ÇOK MUTLUYUM …ALLAH SİZLERDEN RAZI OLSUN …dedi….
Mescidin altında KIRIK dökük rahleler var idi. Onların ne olduğunu sordum.
Mescidin alt tarafında Gençlere kuran okumasını öğretiyormuş..Tamir olduğundan Evinde vermeye başlamış.
Söylemesi ayıp olmasın..
YA VEDUD Hazretlerinin..Kabrinin olduğu yer çok çok berbat BİR HALDE idi.. Adeta Çöplük gibi idi. Türbenin camları kırık idi. Etrafı çamur deryası idi. Velhasıl mezbelelik idi..
Her taraf çöp deryası idi.
Ben düşüncemde haklı çıktım.. ŞÖYLEKİ….
Maalesef Hakiki kişilere kıymet vermiyoruz.Ve onları tanıyamıyoruz.
Kimin hakiki ERENLERDEN olduğunu .. Kimin Hakiki olmadığınıda bilemiyoruz …
Bu da Bir imtihan kapısı ….
İyi kişileri tanıyamadığımızdan.. Dünyevi yaşantımızda istifade edemiyoruz..
İZMİTTEN… Rahmetli kayınpederimi ve işçilerimden birkaçını da alarak
Karaköy’dende boya satın alarak Mescidi elimizden geldiğince boyadık. Tamir ettik..
Ya VEDUD Hazretlerinin türbesini etrafınıda temizledik. Mescid toparlandı.. İlerleyen zamanda MAHMUT HOCA buraları toparladı..
Ben de İZMİT’ TEN çok kereler.. BÖREK vs. alıp sabah namazına geldim.
Genç yavrularımız ile beraber yemek yeyip vakit geçirdik..
Evvelce Buraya pek uğrayan yok idi…Bakımsız idi…
Mescidin hocası VANLI MAHMUT HOCA idi..
MAHMUT HIOCA .. Yaşadığı bu bu olayı etrafına anlata anlata İlgilenenler oldu.. Sağolsunlar….
Şimdi ÇOK ŞÜKÜR PIRIL PIRIL.. ve ZİYARET EDENLER BOL
MAHMUT HOCA … Bizi Etrafı ile tanıştırmak istedi. Kabul etmedik..
Kibire kapılmayalım…
Seninle tanışmamız yeterli dedim..AMA …
Aklım burada kaldı.. Ben uzakta idim.. Buraya bakmaya imkanım MESAFE ve ZAMAN olarak vaktim maalesef olamıyor idi…
Çok üzülüyor idim..
Allah’a ÇOK ŞÜKÜR Kİ.. 3 sene sonra .
MANA ALEMİNDEN görevli olarak ..
FARUK KİMSESİZGİL BEY Kardeşim. Bu işe gönülden sarıldı.
Onun sayesinde buraları güllük. Gülistanlık oldu..
Tam 24 senedir burada kendini görevlendirdi..Hayatını buraya adadı..
Sizler Enteresan gelecek bir şey söyleyeyim.
İkimizde TEKİRDAĞLIYIZ.
İkimizde Borucuyuz. ( Faruk Bey bu işin işçiliğini –Montajını yapıyor. ) Bende Mühendis olarak Boru sistemleri tasarlıyorum. Bir lakabımda eskiden BORU ÜNAL İDİ..
Gönüllerden :Gönüllere akış sağlıyoruz..
Bu yazımı okuyan herkeze gönül dolusu Sevgiler.
NURLU MUHAMMEDİ Muhabbetler..
Hasıl olsun …AMİN…!
ALLAH AŞKI…
PEYGAMBER SEVGİSİ ..
EHLİBEYT MUHABBETİ OLAN …
NURLU GÖNÜLLERE
SONSUZLUK YILDIZI
GEZEGENLERE
SAYGILARIMLA


GÖREN .. GÖRÜR..
BİLEN .. BİLİR..
GÖRMEYENE .. BİLMEYENE ..
YÜREKTEN İSTER İSE..
GÖRDÜRÜLÜR
VE …
BİLDİRİLİR……

TAHİR ÜNAL ANGÜN
MAKİNA YÜKSEK MÜHENDİSİ
Bana Çok yardımcı olan ve bu işte gayret sarfeden beni destekleyen ..
EŞİM : Hatice ANGÜN
Çocuklarım :

  1. İ.Hakkı Korhan Angün
  2. Yusuf kerem Angün
  3. Eda ANGÜN
    KAYINPEDERİM : İbrahim zorlutürk.
    KAYINVALİDEM : HASİBE ZORLUTÜK .
    Yanımda Çalışan USTAM : HASAN SOĞUKPINAR kardeşimede
    TEŞEKKÜR EDİYORUM ..
    .

Kral Kızı

Osmanlı Avusturya seferine çıkmak için hazırlık yapıyordu… Molla Süleyman Efendi, seferde yer almak için ordu şeyhine, dervişlerle birlikte sefere katılmak isteğini bildirdi ve kabul gördü… O dönem dervişler en ön safta yer alıp, düşmana korku salar, yıldırır, getirdikleri tevhitlerle Peygamber ordusuna nefer olurlar… Er meydanını onlar açardı… Gün geldi Viyana kapılarına dayanıldı… Kuşatma uzadıkça karşılıklı kayıplar veriliyor, esirler alınıyordu… Esir düşen Osmanlı askerlerinin içerisinde Süleyman Efendi’de vardı… Her esire, sivil hayatta yaptığı iş sorulup, ilgili alanda çalıştırıyorlardı… Süleyman Efendi’nin Müslüman din adamı olduğunu öğrenince, kendilerince aşağılamak istediler… -Sen domuz çobanı olacaksın! dediler…

Süleyman Efendi görevine başladı… Krala ait olan domuzları saraya yakın bir alanda otlatıyor ilgileniyordu… Ancak bir esirin rahatlığındaki günlerini, cebinde taşıdığı musaftan sesli olarak Kuran ı Kerim okuyarak dayanılır kılıyor… sabrediyordu… yine böyle bir günde ruha safa veren tilavetiyle Kur’an okurken, nedimesiyle ormanda gezen Kralın kızı ilk defa duyduğu bu sözcüklerin cezbesine kapılıp o yöne doğru gitti uzaktan Süleyman Efendiyi sessizce dinleyip saraya döndüler… Duyduğu sözcüklerin tesirinden kurtulamayan Kralın Kızı kendisine tesir eden bu hitabı unutamıyordu…

Bir gece rüyasında, tarifsiz bir karışıklık ve dehşet içerisindeki sayamayacağı kadar çok insanın feryat figanları ve ateşe atılmamak için sağa sola koşuşturmasının ortasında kalmış… Bu insanlar içerisinde sadece bir zümre dillerin tarif edemeyeceği güzellikteki bir zatın yine dillerin tarif edemeyeceği makamına koşup şefaat isteyip nardan azad oluyorlarmış… Ben de bu zatın yanına varayım ben de şefaat isteyeyim demiş… Yanına vardığı eşi ve benzeri olmayan O zattan şefaat istemiş kurtuluş istemiş… O zat-ı akdes evladım sen benim dinimden değilsin sana şefaat edemem deyince…  Siz kimsiniz bende sizin dininize dahil olayım demiş… Kızım ben Nebilerin sonuncusu, Peygamberler peygamberi HZ. Muhammed Mustafa’yım (SAV)… Benim dinimi öğrenmek istiyorsan babanın esiri olan Süleyman’a git… Bu rüyadan uyanan Kralın Kızı soluğu Süleyman Efendinin yanında almış…

Süleyman Efendi’nin yanına geldiklerinde aynı rüyayı bende gördüm diyen Süleyman efendi Kral Kızı’nın din- i Mübin i İslam ile müşerref olmasını sağlamış… Esareti sırasında şeriatını ahkamını ve Kur an’ ı öğretmiş… Ancak Müslüman olduğu gerçeğini herkesten gizlemek zorundaymış… Aradan geçen sürede Kral Kızını evlendirmek istemiş… İmanla müşerref olan Kralın Kızı bu evliliği yapamayacağını işin içerisinden nasıl çıkacağını düşünerek bitap düşmüş, hüznü ve çaresizliği dayanılmaz bir hal almış… Yine bir gece rüyasında İki Cihan güneşi, Habib- i Hüda, Şefii Ruz i Ceza, Rahmetenlil alemin olan

Efendimiz ASV’ı görüp kendisine kavuşacağı müjdesini almış… Bu müjdeyi Süleyman Efendi ile paylaşıp… Vasiyette bulunmuş… -Süleyman Efendi! Biz öldüğümüzde papazlar kabrimize kırk gün süreyle gelip İncil okurlar, kırk gün sonra gel ve benim kabrimi aç, adetimiz üzere bizi tacımız mücevherlerimiz ve değerli eşyalarımızla gömerler, o eşyaları al ve İstanbul’a döndüğünde cami imret yaptır hayır hasenata harca, babam beni çok sever, ben ona yüz Müslüman esiri azad etmesini vasiyet edeceğim senin de salıverilmeni özellikle isteyeceğim…

Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Kral Kızı dediği gibi Hakka yürümüş… Aradan kırk gün geçince serbest bırakılan savaş esiri Süleyman Efendi Uzaktan izlediği Papazların işinin bittiğini görünce kabri kazıp Kral Kızı’nın emanetlerini almak için kabri açmış… Bir de ne görsün… Emanetler yerinde ama Kral Kızı’nın yerinde bir başkası var… Bir erkek… Müslüman bildiği bir hoca efendi… Yıllarca Eyüp’te vaz u nasihat eden bir imam efendi… Süleyman Efendi bu kabir değişikliği ile ilgili hakikati bilmesine rağmen

Binlerce kilometre öteden Müslüman bildiği bir hocanın hangi halden bu Hristiyan mezarlığına gönderildiğini nasıl imanını kaybettiğini düşünüp dururmuş… İstanbul’a döndüğünde doğru soluğu bu tanıdığı hocanın evinde almış… hanımına baş sağlığı diledikten sonra… hocanın ahvalini birde eşinden sormuş… Eşi, -Bizim bey, namazını kılar orucunu tutar, Kur-an’ı okur ve onunla amel ederdi… Yalnız bir konuda cemaatten farklı düşünürdü… Gusle ne gerek var derdi… Bir küfe elmadan bir tane yere düşse hepsini yıkamağa ne gerek var derdi…Bu cevabı alan Süleyman Efendi nerede gömüldüğünü ziyaret etmek istediğini söyler…  Ayvansaray’da AbdülVedud Sultan’ın arkasındaki kabrini tarif eder… Süleyman Efendi kabri ziyaretinde Kral Kızı’nın orada medfun bulunduğunu görür…